Kainatı muazzam bir orduya benzetebiliriz. Bu ordu, bildiğimiz ordular gibi kolordulara, tugaylara, taburlara, alaylara, bölüklere ve takımlara ayrılmıştır. Gökyüzündeki hiçbir madde kendi başına hareket etmesi söz konusu değildir. İki yıldızlı gruplardan bin yıldızlı gruplara kadar çok çeşitli gruplar teşkil edilmekte ve bu gruplar milyarlarca yıldızı içerecek galaksilere yerleşmekte, galaksiler de galaksi salkımlarına ayrılmaktadır. Nasıl ki dünyanın ay gibi, güneşin de gezegenler gibi uyduları varsa, bazı galaksilerin de küçük galaksilerden meydana gelen uyduları bulunmakta ve bu uydular, bağlı bulundukları büyük galaksiler etrafında düzenli bir şekilde hareket etmektedirler. Bir taburda disiplini sağlamak, bir mangada disiplini sağlamaktan daha zordur. Fakat kainatta ne yana bakılsa, bütün kanun ve düzenlerin büyük bir titizlikle uygulandığını görmekteyiz. Bu kusursuz sistemin ne kadar büyük bir alanda geçerli olduğu hakkında bazı bilimsel verileri vermek gerekecek olursa; Kainattaki bir galaksinin durumu, büyük bir çayırdaki çimen yaprağından farklı değildir. Dünyanın en güçlü optik teleskopu olan M. Palomar Rasathanesindeki (ABD) 300 inçlik Hubble teleskopunun gözlem sahası içine 900 milyon galaksi girmektedir. Acaba tüm kainatta ne kadar galaksi var? Bu konuda tahmin yapmak bile imkansızdır. Çünkü kainatın gözlenebilen kısmının bütün kainatın içinde ne kadar yer tuttuğu bile belli değildir. Çoğunluğu 200 milyar civarında yıldız içeren bu galaksiler içinde, binlerce milyardan bile fazla yıldız olanlar da vardır. Bu yıldızların birçoğu ise güneşden binlerce kere büyüklerdir. Kainatta ki bu muhteşem sistem, bu kadar geniş bir sahada böylesine muazzam bir şekilde milyarlarca senedir en ufak bir şaşma ve hata olmadan sürmektedir.
Galaksilerin Doğuşu: Galaksiler de aynı yıldızlar gibi, gaz kütlelerinden oluşur. Hatta bütün evrenin yaratılışı da aynı esasa dayanır. Modern astronomi, evrenin bir tek noktadan meydana gelen gaz bulutlarından oluştuğunu teyit etmektedir. Galaksileri meydana getiren ham madde son derece genişleyen incelmiş hidrojen bulutlarıdır. Bu bulutların yoğunluğu o derece düşüktür ki, dünyanın hacmi kadar bir kısmı ancak bir çay kaşığı su ağırlığında olmaktadır. Böyle yoğunluğu çok düşük fakat çok geniş bir gaz kütlesinin belli bir noktasında düzenli bir şekilde girdap hareketleri başlar. Bu nokta, doğacak olan galaksinin çekirdeğidir. Girdap hareketi, etraftaki maddeyi kendisine doğru çeker. Böylece çekirdekte yoğunluk artmaya başlar. Yoğunluk arttıkça girdap hareketlerinin sürati de artar. Bu da daha fazla maddenin çekirdekte toplanmasını sağlar. Bu şekilde merkezde toplanan gaz kütlesi, ilk yıldızlar grubunu oluşturur. Nihayetinde bizim galaksimizin çekirdeği de bu şekilde oluşmuştur. Bütün galaksilerin oluşu bu esasa dayanmakla birlikte, ortaya değişik şekillerde galaksiler de çıkmaktadır. Daha sonra bu galaksiler de omuz omuza vererek galaksi salkımlarını oluştururlar. Bir galaksinin oluşumunda öylesine hassas bir tasarım vardır ki, onu oluşturacak gaz bulutunun en ücra köşesindeki bir atomun bile, oluşacak galaksinin hangi yıldızının hangi köşesinde yer alacağı bile tayin edilmiştir. Kainatta her şey bu kadar muazzam bir mükemmellikte var edilmiştir. Bir an için düşünüp gökyüzünden yeryüzüne inelim: Galaksilerin çekirdeklerinde olduğu gibi, bir kestane ağacının çekirdeğinde de aynı muazzam tasarım ve dengeyi görürüz. O çekirdekteki her atomda bile en ince detaylarına varıncaya kadar bir tasarım ve dizayn görürüz. Tıpkı insanın yaratılışı da böyledir. Tabiattaki her şey böyledir. Küçücük bir çekirdekten milyarlarca ışık yılı çapındaki galaksilere varıncaya kadar kainatta her şey mükemmel bir program ve uyum içinde olmaktadır. Sınırsız bir alanda dağınık olan hidrojen atomlarını bir araya getirip yıldızları oluşturmak ve gökyüzünde bir havai fişek gibi pırıl pırıl ışıldaması ne harikulade bir güzelliktir. Bunun kıymetini bilmeli ve ona göre yaşamalıyız.
Tüm yasal hakları saklıdır!